9 Mart 2014 Pazar

Barselona, Bölüm 2: Kavuşma

İkinci evim burası benim. Ailemin bir yarısı burada çünkü. Minik sevgilim bir Katalan.

Tam da bu sebeple bu seyahatin en değerli, heyecanlı ve bir o kadar duygu yüklü kavuşması sabahın erken saatlerinde minik aşkım Leo ile gerçekleşti. Öylece geldi, yatağa tırmandı, yanıma uzandı, bir süre yanaklarımı okşadıktan sonra sarmaştık.. Herşeyi unutturan anlar. 

Umut'un geleneksel Türk kahvaltısı sonrası kendimizi sokaklara attık. İşte bu da Barselona ile kavuşma anı. Özlemişim. Hava harika, yani şehir beni çok güzel karşıladı. Havasını, sokaklarını, ruhunu özlemişim. 


Barselona enerjisi her zaman yüksek, pozitif duyguları ivmelendiren bir şehir. En azından bende öyle bir etkisi var.

Sabah kahvesini Born 'da bir kafede içtik.

Callate La Boca diye bir tshirt mağazası var. Çok başarılı, ona da uğradık ancak geçen hafta mobil konferansına gelenler mağazayı talan etmişler. Yolunuz buralara düşerse mutlaka uğrayın.  Bizim buradaki bir durağımız da kardeşimin müptelası olduğu Comptoir mağazası. elbette ki uğradık, elbetteki yeni sezondan bir kaç parçayı da portföyümüze kattık.

Öğleden sonra bir başka büyük kavuşma gerçekleşti: La Flauta. La Flauta'yı yedik:). Abartmıyorum. Nefesim kesildi bir ara. La Flauta Aribau caddesinde. Metro kullanınca Üniversite durağında inip yürüyerek 5-10 içinde ulaşılıyor. Hiç hayal kırıklığına uğramadığım bir mekan. İspanyolların uğrak saatlerinde  gidince 1 saate kadar beklenen bir kuyruk oluyor. Kalabalık bir grup değilseniz rezervasyon mümkün değil. Ancak beklemeye değdiğini söylemeliyim.


    



Yanımda Luis'in de olması bir avantaj oldu. keza kendisi sürekli yeni denemeler yaptığından her geldiğimde önceden denenmiş seçenekler sunuluyor önüme.
Bu sefer şarap içmedik, Clara içtik. Clara biraya Fanta Limon eklenerek hazırlanıyor. Ben biraya tercih ediyorum bu hali. Aslında bu restoranda ana yemek yemedim ben hiç, hep tapas yedim. Midemi tek tip yemek ile doldurmak istemiyorum özellikle de İspanya'da. Tek istisna paella. Onu da La Flauta'da hic denemedim.

Diğer bir konu da sebze-et-deniz mahsülü dağılımı. Ben et seven biri olmadığımdan aslında çoğunlukla sebze ve deniz mahsülleri yiyerek geçiyor bu topraklarda yemek benim için. Bu sefer kendimi aştım. Nasıl mı? 'Ham' yedim, hayatımda ilk defa hem de. Benim için büyük adım. Ama Barselona'ya gelirken özellikle de Tickets planı da varken yeniliklere açık olmaya ve bu konuda da kontrolü bırakmaya kararlıydım.

Enginar en sevdiğim sebzelerden. Evimde de çok pişer, asla hayır diyemem. Her türünü keyifle tüketirim. İki farklı biçimini yedik burada: Alcachofas Laminadas ve Alcachofas Confitadas. Böyle orjinal isimlerini yazınca pek havalı oluyor ama Laminadas dediğim aslında kızarmış enginar. Ben bunu evde de yapıyorum. Bebek enginarı alıp cips inceliğinde kesiyor ve de derin yağda kızartıyorsunuz. Sonra da kalın tuz ekleyerek keyifle yiyorsunuz. Confitadas zeytinyağlı gibi ama tadı biraz değişik, yumuşacık.
 

Çok güzeller değil mi? Bu sadece başlangıçtı.
Enginarın ardından Delicias Jabugo yedik. Jabugo buradaki en iyi 'ham'. Bizim memlekette bu 'ham'e ne diyoruz? Biz burada karar veremedik.  Delicias Jabugo minik kızarmış ekmek üzerine mozarella ve Jabugo ile hazırlanıyor.  Yalan söyleyemeyeceğim, bunca zamandır yemediğim hata olmuş.











Benim yemekten vazgeçemediğim bir tapas da Timbal de Escalivada. Evde de yapılabileceğini düşünüyorum ma hiç denemedim. Patlıcan, kırmızı közlenmiş biber ve en üstte de keçi peyniri var. Üçünün karışımı muhteşem bir lezzet oluyor. Ayrı ayrı tadınca hiçbir esprisi yok. Patlıcan da yıllarca yemeyi reddettiğim bir sebze. Son 1-2 yıldır bu kadar tüketir hale geldim.









Sebzeci olduğumdan mekanda mantar ve kuşkonmaz varsa benim sipariş etmemem neredeyse imkansız. La Flauta'da da bu kural değişmedi. Adı çok havalı. Champiniones &Esparagos alla Plancha. Yani ızgara mantar ve kuşkonmaz.   Bir muhteşem lezzet ise Camembert. Dışı badem kaplı, üzerinde de reçel ile kendimden geçtiğim bir andır tattığım an.
 



İlk defa denediğim bir başka tat ise "Calçots" oldu. İlk defa mevsimine denk geldim galiba. Taze soğan familyasından, hatta görüntüsü neredeyse aynı ancak tadı farklı. Bir de Calçots'un taze olanı makbul, fazla büyümüş olanı bizim tabirimizle 'karta kaçıyor' muş.  Calçots genelde şehrin dışında açık alanlarda mangalda pişirilip önlük takılarak yeniyormuş. Hem kendisi biraz sulu olduğundan hem de yanındaki sos biraz sulu olduğundan. La Flauta'da bizi düşündüklerinden sanırım sos o kadar sulu değildi. Ancak bu tapasın sırrı yanındaki sosta saklı.  Nasıl yendiği konusunda Luis modellik yaptı, bir nevi fotoroman çektik:)









Adım 1 : Közlenmiş dış kabuk soyulur. Adım 2 : İyice sosa bulanır. Adım 3: Tek seferde mideye indirilir.

Ben La Flauta'ya gidip kalamar, karides yemeden döner miyim? Elbette hayır. Pincho de Gambas Calamar diyorlar. Her zamanki gibi muhteşemdi. Yeni bir tat ise Pincho de atun oldu, ton balığı ama ızgara. Aslında Pincho de atun'un görüntüsü gayet iştah açıcıydı ancak tadını sevmedim, fazla balık kokuyordu ve ağır geldi. Luis ise çok başarılı buldu.


Chipirones de yemeden dönemezdim. Bunu Mira için yedim, kendisnin sadece favorisi olmakla kalmayıp bizimle paylaşmayı da istemediği bir tapas. Kapanışı ise Foie ile yani kaz ciğeri ile yaptık. Ben bunu da La Flauta'da ilk defa yedim, hep reddettiğim bir deneyimdi. Evet, pişmanım. Yediğime değil, bunca zamandır yemediğime. Açığı kapatmak için elimden geleni yapacağım.




Cortado içerek La Flauta serüveni biter. İspanya'da kahve içmek keyif. Benim gibi kahvesiz yapamayan bir insanın kahve konusunda mutlu olmaması imkansız. Kokusu ayrı tadı ayrı mest ediyor.

Normalde ben La Flauta'ya bir kere daha uğrardım. Ancak farklı yerler deneyeceğim. Bu seyahate düşen La Flauta payı bu kadar.

Meraklısına yanıt: Evet, hepsini yedik, geriye hiçbirşey kalmadı. 3 kişi yedik. Biraz abarttığımız konusu maalesef doğru. Pişman mıyız? Asla. Yine olsa yine yeriz.

Yolunuz Barselona'ya düşerse mutlaka uğramanız gerelen bir yer burası. Ne yiyeceğiniz konusunda da oldukça fazla ipucu verdim. Ama ne yerseniz yiyin mutluluk garanti.

Devrim




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder